25 Mayıs 2013

KIR


                                                   
Kır saçlı hayalleri, yüzünün çizgisinde
Bitmemiş bir masalın son çanları çalıyor.
Ve zangoç hafif yorgun, gecenin ikisinde
Boşalmış şişeleri, içeriye alıyor.

Kırlar serin uzakta, yıldızlar ısıtmazken
Sertleşmiş dudakları, o tınıyla arkadaş.
"Neydi bu lanet şarkı, dilimin tam ucunda
Bin yıldır gıcık gibi, beynimde dolanıyor"

Kırlangıçlar farkında, balkonun demirleri
Bir ev olmaktan uzak, tüm ışıklar yanıyor.
Birazdan şaşıracak, bak yine sabah oldu
Kapatınca lambayı, yeniden uyanıyor.

"Kırk defa söyledim ben, konuşma o adamla
Hem aklında sen yoksun, kaldı ki ilk fırsatta
Ayrılmazsa aniden, hiç bir şey bilmiyorum!"
Diyen kadın gündüzleri orospuluk yapıyor.

Kırbaç misali duran, olgunluk baş ucunda
Sen neler neler gördün, bu da geçecek diyor.
Lakin ufunet basıp, aynaya baktığında
Ağlayan gözlerinde, aynı çocuk duruyor.

Kırışık nevresimin, burnunda hep o koku
Uçuşan perdelerin, gölgesi duvarlarda
Belki yataklar büyük, ama alışkanlıkla
Yine yalnız bedenin, kenara sıkışıyor.

Kırık sesiyle kirli, uyuyacak birazdan
Hıçkırıklar duruldu, yanakları kuruyor
"Bak doğru söyle, insan, ölür mü yalnızlıktan?"
 Kapatmış gözlerini, tanrısına soruyor...

Ekim 2012 - Erbaa