29 Temmuz 2006

Rüya


Sobadan gelen çıtırtılarla uyuşmuş, kendi kendini telkin edebilen bir gece yarısıydı.
— Üşüyor musun? Diye sordu adam.
Kadın başını iki yana salladı. ‘Üşüse de söylemez ki’ dedi adam içinden. Tanımıyor musun onu?
— Severek mi ayrılıyoruz şimdi? Dedi kadın gülümseyerek.
— Hayır, sen benden ayrılıyorsun ben seni severken.

Hiçbir zaman o duvarı örememişti diline. Bilmiyordu, bazen sadece doğrulardır insanı insandan soğutan.

‘Üzgünüm’ demesini bekledi adam. Kadının ağzından üzüntüyü andıran bir söz bile çıkmadı. ‘Daha iyi olabilirdi’ dedi sadece, ‘kendimi aşabilsem’. ‘Bazen yaşamak istediğim hayatla, zorunda olduğum hayat arasında kalıyorum’. ‘Tanırsın beni sıkılgan sayılırım. Ama sorun sen değilsin inan.’
Dediklerinin tek kelimesine inanmadı adam. Camdan dışarı bakıyordu. Terlikleri ayağındaydı yine. E kolay bir şey değil, boy kompleksi bu. Kurtuluşu zordur.

— Ama umutsuz değilim ben, dedi kadın. Belki bir yıl sonra, belki iki yıl, belki üç ay. Değişen koşullarla beraber değişecektir aramızdaki mesafe.
Bir yıl, iki yıl, üç ay. Aritmetik zekâsına gülümsedi adam kadının. Ardışık hayallere daldı, her defasında diğerinden bir büyük.
‘Umut istemiyorum’ dedi adam. ‘Beni telefonun çalma ihtimalini düşünerek yaşamaya mahkûm etme. Zaman acıların ilacıysa, umutsuzlukta ilacın yanındaki su gibidir.’ ‘Umut kanatır insanı dedi. Umut, umutsuzluktan keskindir.’

Adam kendi cümlelerinden nefret etti. Ne zaman etkileyici olmak için lafı uzatsa, kendini efemine hissederdi.

—Neyse… Bir bardak kahve daha?
Kadın başını iki yana salladı.
—Artık kendim olmalıyım, dedi adam.
—Bu ne demek şimdi?
—Bu, bu demek… Kendim olmalıyım. İnsanların ukala sandığı, belki de ukala olan ben… Değiştim. Değişmeyi sevmiyorum. İyiye doğru değişemem çünkü. Ben değişim beceriksiziyim.
—Kendini kötü hissetme.
—Öyle hissettiğim yok.
—Peki…

Bir süre ikisi de sustu.

—Seni hala çok seviyorum, dedi kadın, adamın gözlerinin içine bakarak.
Adam ‘bende’ diyebildi ancak. Ve rol yaparak, sanki istemeyerek, zorlukla söylüyormuş gibi. Çünkü terk edilenler hala sevmemelidirler terk edeni. Eh gurur güzergâhı işte…

Düşünüyormuş gibi yaptı adam. Gözlerini kısıp, pencereden dışarı baktı. ‘Hep böyleydi ama’ diye düşündü. Bir tiyatro sahnesinde yaşandı sanki her şey. Her şey yalan ve olması gerektiği gibi. İlişkilerde hep böyle değil midir zaten. Yalanlar sayesinde devam edip, gerçekler yüzünden biter. Ve mutlaka biter…

……...…….
—Sadece inanmak zor geliyor birkaç gündür. Alışmıştım sana ve bana alışmana. Şimdi de buna alışmak zorundayım.
—Zorunda değilsin…
Kadının kısa ve sinir bozucu kelime grupları vardı. Gülümsedi adam.
—Hala aynısın.
—Ne demek bu?
— (ve işte onlardan biri daha) Yıllar önce ne söylüyorsan, aynı şeyleri söylüyorsun. Önceden hazırlanmış bir bant kaydı gibi. Kabul ediyorum, fena doldurulmamış ama sıkıyor bir süre sonra.
— Sıkılmıştın yani benden.
— Öyle bir şey söylemedim.
— Sıkıyor bir süre sonra, dedin.
— Aynı şey değil.
— Peki…

Böyle kolay kabullenilmek canını sıkıyordu adamın. O onaylanmak istemezdi, birileri fikirlerini ilginç bulsun yeterdi.

Adam koltuğun kolunda oturduğunu fark etti. Televizyonun karşısına oturdu. Muhtemelen on beş saniye sonra hatırlamayacağı haberleri dinleyebilmek için, televizyonun sesini açtı.

Kadın kalktı oturduğu mavi koltuktan, salona çıkan kapıya yöneldi.

—Beni…
Kadın arkasına dönüp adama baktı, bir eli kapı kolunda.
—Seni?
Adam biraz düşündü.
—Yine de, dedi heceleyerek. Beni rüyanda görmen güzel… Teşekkür ederim.
Kadın daha önce adamın hiç karşılaşmadığı bir şekilde gülümsedi.
—Bekle biraz, hemen gitme. Geliyorum şimdi.

Adam gözlerini kapattı. Bekledi. Tam karar verip ayağa kalkacakken…


Kadın uyandı.
Doğruldu yatağından. Yüzünü ovuşturup, çevresine bakındı. Rüyaymış dedi. Hayal kırıklığına uğradı. Rüyanın tüm ayrıntılarını hatırlamaya çalıştı. Özlediğini sandı bir an. Sonra anlık bir yanılsama olduğuna kendini inandırdı. Kalktı yataktan. Masanın üstündeki sigara paketine uzandı. Ne yapıyor acaba şu sıralar, diye düşündü. Paketten bir tane çıkardı. Anlamsız bir şekilde gözleri doldu. Çakmağı el yordamıyla buldu. Kendini pişman hissetmemek için uğraş veriyordu. Çaktı çakmağı, ateşe doğru uzandı.

Adam uyandı.
Doğruldu yatağından. Yüzünü ovuşturup, çevresine bakındı. Rüyaymış dedi. Hayal kırıklığına uğradı. Rüyanın tüm ayrıntılarını hatırlamaya çalıştı. Olsun be, diye düşündü. Rüyamda da olsa beni rüyasında görme ihtimalinin olduğunu fark etmek hoşuma gidiyor. Sessizce güldü uzun süre. Enayisin dedi kendine, tarihin gördüğü en büyük enayisin. Tekrar uzandı, yorganı çekti üzerine. İyi geceler diyen olmadı.