5 Nisan 2010

Eskiz Defteri - 3


en küfürbaz gecelerinin içinden bir melek çıktı
çok beyazdı her yerinden kanamış secdeleriyle
yok, hiç bir inançsız cümlende gözlerinin feri
yok, hiç bir saadetsiz düşte kokan teri
ne yalandı ne gerçek öyle sıradan bir sabır
en kırksız yedileriyle gelmişti sonbahar
renksiz lalezarın içinde bir çocuk var
renksiz, ah düştüm düşüyorum
tut ellerimden diye yalvaran bir kadın
ah tut saçlarımdan koparsa kopsun
tut tenimden çürürse çürüsün
nedeni belli olmayan çizgiler
en titrek aydınlığınla kararttın içimi
yürüyen o semazen ve
en saçma mısralarıma göründü sözlerin
şimdi başka bir parmakucunda geziniyor tenin
başka bir yatağın başucunda saçının teli
girsin sen de dokunma sıcak ve narin gecelerin
iç gıcırtısı.
tekinsiz sabahların ağzı pis kokan kadınları
doldursun hayallerini.
hep bir huzur tevekkülüyle yaşarsan şayet
hep bir düş kırıklığıyla doldurursun içini
hayır bu o değil, hayır bu bir başkasının kokusu
hayır yatağındaki bu kirler, bir aşkın izleri değil
güneş ve ezan anlatıyor sana hadi kalk salak
hadi yeni bir gün ve sen dün geceki adam değilsin
devamlı bir değişim halinde büründüğün yeniler
her zaman bir başkasıyla kapanıyor gözlerin
hayalin sonu ölüm, e yaşayacaksın sen de
bırak bari bitkin bir sabahın sonrasında gelsin sonun
şimdi yeni bir saat ve perdeler açıldı artık
işte tek başınasın, işte yine kendinle başbaşasın
suç atacak kimse kaldı mı?
küfredecek tek bir arkadaşın
bırak şu şerefsizi diyecek tek bir anın kaldı mı?
çok güzeldi ama çok da kaltaktı diyeceğin
bir yatak kaldı mı eskimiş duvarlarıyla hani,
en saçma tablolarıyla bir kadının ayağını kemiren bir kedi
hadi şimdi ders çalış, hadi şimdi işe git
alarm sesleriyle güne uyan, gece lambanın mavisiyle bit.

Hiç yorum yok: